8 Haziran 2010 Salı

Bu ne eziyet?

Aaaaaay ben yine çıldırma noktasına gelmiş durumdayım. Çipli pasaport telaşı başlığı mı atsaydım bilemedim. Şimdi efendim cumartesi dünya çevre gününü kutladık. Tüm yurtta ve dış temsilciliklerde sonra pazar günü bir hımbıllık gelmeye başladı. Sanırım havadan ay bir moralim bozuk, bir canım sıkkın neyse. Şimdi benim huyum her işimi son dakikaya bırakmaya bayılırım, kesinlikle planlı ve programlı biri değilimdir ama genel olarak huzurlu bir insanımdır. Seyahate gideceğimiz sabahın öncesindeki gece sabahlar bavul hazırlarım hatta bazı eksikler olursa da gittiğim yerden tedarik ederim. Hiç sıkıntıya gelemem. Haftalar öncesinden plan program yapıp da listeler düzenleyip işe girişemem. Ay neyse ne anlatacakken nereye daldım. Şimdi efendim Italya'da bir fuar var ve ben de oraya gitmek istiyorum. Ve tabi ki bu tip seyahat öncesi olması gereken oluyor ve pasaportumun süresinin sona erdiğini öğreniyorum. Bir koşu emniyet pasaport şubesine gidiyorum. Mayıs ayı sonu oluyor bu ilk ziyaret. Bilgileri alıyorum. Elime bir kağıt veriyorlar ona göre yatıracaklarımı yatırıp eşimin defalarca vırvırlanmalarım sonucu 4 günde çıkartabildiği muvafakatname ile birlikte emniyete gidiyorum. Sıra numarası alacağım diyor ki bayan memur şimdi dolu pazartesi gel. Bu arada ben ay oğlanla vırt zırt derken sağolsun beni alıyor çocuğa eziyet etmemek için. Parmak izlerimi alıyor sonra evet çipli pasaport diyorum bizim oğlan da benim pasaporta kaydolacak diyorum yeni defter diyorum. Ay çıldırıciiim meğer çipli pasaporta çocuk kaydolmuyormuş. Eee nasıl yapıcaz dedim. Bu arada da başları o kadar kalabalık ki haklı olarak kendilerinin ağzından kerpetenle laf alınabiliyor. Neyse sonunda benim de muvafakatname vermem gerektiği, kendisi için ayrı para yatırmam gerektiği ve artık beşiktaştaki emniyetin arkasında bir banko olmadığı defter parasını da sadece Zİraat Bankası'na yatırabildiğimi öğrendikten sonra hafta başında yeniden cebelleşmek üzere oradan ayrılıyorum. Ali Bey'i okula götürüyorum. Arkasından gidip noter işimi, bankalardaki ödeme işlerini hallediyorum. Bu arada ciddi bir servet ödedikten sonra karnımı doyurmak üzere müthiş bir köfteciye oturuyorum. Bu arada yemeğimi beklerken emniyetten öğrendiğim şekilde internetten pasaport randevusu almak üzere bilgisayarımı açıyorum. Vınn'ımı vınlıyorum veee emniyetin sayfasındayım çeşitli aşamaları geçiyorum ama randevu almak ne mümkün. Hatanın ne olduğu da bir türlü yazmadığı için en sonunda klasik yöntem telefona sarıldım. Uzun çabalar sonucu ayın 16'sına randevu alabildim. Bu arada Italya'ya gitmeyi planladığımız tarihin 18'i olduğunu söylemek istiyorum. neyse yine de umudumu kaybetmedim. Pazartesi sabahı giderim derken bizim canavarın yüzme dersini kaçırmamak için attığı taklalara kıyamayarak bugün sabaha erteledim pasaport maceramı. Günlerdir uykusuzluğumun veridiği sabah uykusu problemim nedeniyle 7:30'da başlayan uyanma denemelerim 9'da nihayete eriyor çok şükür Ali Bey'İ de uyandırıp giydiriyorum. Arka yollardan sahile inip gitmek üzere çıktığım yolda bir poaça almak için durmanın dışında aşağı yukarı 2 saat trafik içkencesi çekiyorum. Doğal olarak 11:00 sularında emniyetin önünde oluyorum veeeeee dınınınının otopark kapalı. Zira Çırağan'da devlet temsilcileri ve iş adamları var. Allah'ım bana yardım et diye ya sabır çekerken yakında bildiğim tüm otoparklar da bu etkinlik için hazır olan polis araçları ve bilimum sivil araçlar ile dolu olduğundan beşiktaştan tekrar yukarı çıkıp Ali Bey'İ okuluna bırakıyorum. Allah'ım bu bir işaret mi acaba bu fuara gitmemem mi gerekiyor diye düşünmeye başladım. Canım da çok sıkıldı yazayım rahatlayayım dedim. Yazdım rahatladım oh. Bakalım ne zamana pasaportumu halledebileceğim.

Sevgiyle kalın,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder